Yoga selamının manası beni çok etkilemişti. Aum(om)daki 'A' başlangıç yani Allah, 'U' yaşam Hu yani hayat veren, 'M' ise memat yani ölümü simgeliyormuş. Shalom da selam demek. Bizim şimdi kullandığımızdan daha derin bir manaya sahip ama bu selam; barış, huzur, sağlık, selamet, güvende olma demek, benden sana zarar gelmez demekmiş.
Uzun zamandır aklımda olan 'yoga yapmalıyım' fikrini icraata geçirme vakti gelmişti. O estetik havalı pozları vermenin hayali bile beni mutlu ediyorken yapınca kim bilir neler olacaktı. Kendimi bildim bileli kaskatı gergin bi vücudum oldu. Öne eğilip ayaklarıma değmeyi bırakın yerden bi karış yukarda kalıyordu parmaklarım. Üzülürdüm, esnek olmak isterdim ama vücut tipimin buna elverişsiz olduğu ve bu işlere küçük yaşta başlanması gerektiği söylendi hep. Sonra aslında yaş kaç olursa olsun çok çalışarak esneyebileceğimi öğrendim sevgili Öykü Şahin'den.
Araştırmaya başladım. Nereden başlamalı, kolaydan zora pozlar, bir de bunların çeşitleri varmış. Vinyasa, yin, hatha, ashtanga falan kurcaladıkça başka şeyler çıkıyor. Aslında amaç vücudu keşfetmek, çakraları açmakmış. Aman bunlar da tutturmuşlar bi çakra dedim başta.
Biraz daha bakınca bu çakra meselesinin özenti işi değil, bilakis önemli bir yolculuk olduğunu öğrendim. Her çakra ayrı bir meziyeti temsil ediyormuş.
Youtube'dan mantralar dinledim, epifiz bezi aktifleştirmek için çekilmiş videoları filan izledim. Üçüncü gözmüş epifiz, kalp gözü. Hani riyazatla açılan var ya, işte o. Yapısal değişikliğe uğramış bir göz olduğu anatomik incelemelerde görülmüş. Beynin arka kısmında tamamen karanlık bir bölgedeymiş fakat ışığı hissedebiliyormuş. Hormonları karanlıkta salgılayabiliyormuş ama biz modern çağ insanları karanlıkta ışık açıp neredeyse gecenin yarısını heba etmiş oluyormuşuz. Üçüncü göz açılınca sezgi kanalları şifresiz yayına geçmiş oluyor. Ondan sonra gelsin hayaletler, gitsin ruhlar. Bazı güçler sezgimizin açık olmasını istemiyormuş. Florür (diş macunlarında var), gdo ve hayvansal gıda bu bezelye kadar bezi kireçlendiriyomuş. Bu işlevini kaybedince melatonin ve serotonin hormonu salgılayamıyormuş. Ruhla beden arasındaki bağlantı kopuyor ve kolay yönlendirilen bir insan haline geliyormuşuz. Her yeni bilgide biraz daha dehşete düştüm. Korktum ve fazla derin araştırmamaya, işin manevi kısmındansa fiziksel kısmına bakmaya karar verdim.
Baydın ama bir sürü teknik bilgiyle dediyseniz, yazımızın trajikomik kısmına geçiyoruz. Eve yakın yoga kursu varmış ona yazılayım en azından temel hareketleri öğreneyim dedim. O zaman da yeni doğum yapmışım, basıyorlar bana evde. İki bebe + annem + kayınvalidem = ben çıldır! Herkes her şeyin üstadı kesilmiş, onu yap bunu yapma, onu yeme, şunu ye süt olsun, yalın ayak gezme sütün acı olur (lan zaten ikiz doğurmuşum hormonlar tavan, aylardan ağustos, fil gibiyim) ne yapayım çetik getir onu giyeyim madem! Ayy hatırladıkça... Neyse ben yazıldım kursa bebeklerin öğlen uykusuna denk getirdim. İlk derse heyecanla gittim, çok kişi yok. Hoca çok tatlı yaşını almış dipdiri bi abla, "oh be" dedim ne güzel yere düştüm. Ufaktan ısındık. Hatunun kolay dediği pozlar ebemi belletti, perte çıktım yirmi dakikada. Ben kıçımdan soluyorum, şükür ki artık bitiriyoruz dedi. Virasana, balasana, purna titli asana, supta matsyendrasana (okurken atlamayın ama sizin için araştırdım asıl isimlerini) pawanmuktasana, savasana... Canııım kalksana!
Savasana; sırt üstü yatıyorsun kolları bacakları iki yana açıyorsun yerin seni çektiğini düşünüyorsun ve tabii gözler kapalı şekilde. Ben o yorgunlukla uyumuşum ya orada.
Kadıncağız seslenmiş seslenmiş duymamışım, e hakkını vermişim savasananın. Rezil kepaze oldum millete. Sonra düşündükçe ya horladıysam, ya osurduysam ihtimalleri aklıma geldi ve bir karar daha verdim, kurstan ayrıldım. Şimdi düşünüyorum da ne güzel evdeki cümbüşten kaçmışsın huzurla uyuyabileceğin bi ortam yakalamışsın git haftada üç kez misler gibi uyu de mi. Hiç!
Yoga yolculuğumun başlamasıyla bitmesi bir oldu yani anlayacağınız. Evde bi süre Youtube’dan videolarla filan gittim, sonra yine bıraktım. Ama size başlangıç için önerim "Yoga With Adrian" in 30 günlük programı. Kız çok tatlı hareketler de öyle zor değil. Ara vermeden takip ederseniz nasıl esnediğinize siz bile şaşıracaksınız.
E hadi selametle...