Küçük bir hareketin, milimlik bir dokunuşun başlattığı güçlü değişimler ya da sabrın sonu selamettir.
O ihtiyaç duyduğu değişim için doğru zamanı uzun uzun bekleyenlerden misin? Yoksa eylemin gücüne mi inanırsın? Birini diğerine kutsatmak için yazılmıyor bu yazı. ( Gerçek şu ki biri diğerini illa ki kuşatıyor, kutsamasa da.. ) Kendi öykümde, tercihimi genel olarak geleneksel bir anlayışla eylemsizlikten yana kullanmış birisi olarak, beklemekten her vaz geçişimde eksenimi nasıl da oynattığımın şanlı bir itirafı olabilir olsa olsa. Yazarak kendimi harekete ikna edebilmek de güzel bir artısı; daha ne?!
.jpg)
Üstelik sadece “yeni bir karar" almanın da en alasından bir eylem olduğu, defalarca, hemen ardı sıra gelişiveren ve hiç de fena olmayan olaylarca doğrulandı. Artık içinde nefes bile alamasam da mevcut düzenimin benim için gerekli olduğu fikrine sıkı sıkı tutunurdum sıklıkla. Karanlık ise her defasında ancak her şeyden vazgeçip, sona dair bir fikrim bile olmasa da vazgeçip, yettiğine karar verdiğimde aydınlanmaya başlardı. Açılan delikten içeriye hava dolmaya başlardı. Yani birdenbire oluveren, mucizevi gelişmelerden bahsetmiyorum elbette. Uzun süre oksijensiz kalan beynim o ilk havayla yanıp kendine geliyordu. Değişimi başlatan da o ilk temastaki yanma işte. Sen değişime uyumlanıyorsun direnç göstermek yerine. Ne olacaksa olsun değişime hazır olmak bu, istemek!! Her hücrenle. Karar almış olmanın her şeyi yaptıracak o şahane gücü. İnanmak!
Bir de şu var ki en iyisini yapacağına emin olana kadar harekete geçmemek de büyük bir taş koyucu yolumuza. Beklerken yaşama duyduğumuz ilgiyi tavsatıyoruz.
En iyisini yapacağına emin olana kadar beklemek büyük bir arıza!
En iyisini yapacağına emin olana kadar beklemek büyük bir arıza!
En iyisini yapacağına... Buna ikna olana kadar tekrar etsem...
Bekleyerek o “en iyi”ye ulaşılabileceğini düşünmek ayrıca gerçek bir safdillik. Durduğun yerde paslanmaktan başka bir getirisi yok. Ve beklerken potansiyelinin çok altındaki, seni mutlu etmeyen ama seni güvenli alanda tuttuğuna inandığın işlerle oyalanmaya devam etmen ne büyük zaman kaybı. Alışkın olduğun için ve korkunç bir rutine dâhil olduğundan evet belki en iyisini yapıyorsun artık o alanda; neyse artık o! Bu gelişmiş becerin sayesinde yapmak istemediklerinle ilgili övgü alsan ne olacak? Bu paslanma değil de yeni adım attığın, atacağın alandaki o ilk yergiler mi korkutuyor seni?
Daha iyisini yapana kadar bu yeni denediğin, o attığın adım en iyisi. Baştan sona yak yık eski dūzenini demiyorum elbette -ki mūmkünse ve sevmiyorsan yap – ama bir alan tut hayallerinle ilgili. Sonra büyütmeye bak alanını.
Geceyi yırtan bir şimşek gibi, karanlığın yerini bir anda aydınlığa bırakması gibi yürüdükçe açılacak o hiç el değmemiş karanlık yol.
.jpg)
O alıştığın eylemsizliğe bağımlı kalarak, korku ve umut arasında asılı kalacağız. Seni bekleten düşüncelerin, yeni bir deneyimin sana yaşatacağı hazzın, neşenin, kendine güvenin önündeki en büyük engel, senin düşmanın!
Kabul ediyorum; bilindik yoldan devam etmenin, izleri takip etmenin bir kolaycılığı var. Doğruluğuna inandıran bir tarafı... Sen yine de unutma ki burnun iyi koku alıyor, bırak doğru yolu o bulsun. Hadi nefes al!