Müzik, insan olmanın ne anlama geldiğinin merkezinde yer alır. Yaratıcılığın ve hikaye oluşturmanın döngüsünde hareket eden bedenlerimizin, seslerimizin, zihinlerimizin, kişilik olarak kendimize seçtiklerimizin ahenkli dışavurumu olarak ortaya koyduğumuz müzik bugün sadece bir zevk öğesi olarak hayatımızda bulunsa da , eski zamanlarda bir ‘güç’ olarak kabul edilmiştir. Eski insanlar onu, sözler ve düşünceler olmadan duyguları etkileyen bir iletişim biçimi olarak görmüşlerdir. Hindistan, Çin, Yunanistan ve Roma'nın önde gelenleri, insan sağlığını iyileştirmek için müzik ve sesi kullanmıştır. Platon, Cicero ve Seneca, müziğe öyle dikkatle yaklaşmışlardır ki ; devletlerine, toplumun davranışını etkileyebilecek bazı zararlı müzik türlerini yasaklamalarını öğütlemişlerdir. Konfüçyüs, Pisagor, Demokritos, Aristoteles ve Galen gibi filozoflar, müziğin insan sağlığı üzerinde hem olumlu hem de olumsuz etkileri olduğunu vurgulamıştır. Geleneksel Hint ve Çin tıbbı da , belirli enstrümanların ve seslerin, belirli organlar üzerinde yararlı etkileri olduğunu savunmuştur.
İnsan beyni ve sinir sistemi, müziği gürültüden ayırmak, ritim ve tekrarlara, tonlara ve melodilere cevap vermek için sıkı bir şekilde donatılmıştır. Bu biyolojik bir kaza mı yoksa bir amaca mı hizmet ediyor? Kesin bir cevap vermek mümkün değil ama yine de günümüzde artık müziğin etkilerine yönelik pek çok üniversitede araştırmalar finanse edilmekte ve bu harmonik seslerin insan bedeni ve zihninde yarattığı yarar ve zararlar dengesi üzerine deneyler yapılmaktadır.
Araştırma bulgularına göre müziğin Beyinle Olan İlişkisi;
Her ses gibi, müzik de kulağa ses dalgaları şeklinde ulaşır. Dış kulak ses dalgalarını toplar ve kulak kanalı onları kulak zarına iletir. Dalgalar kulak zarına çarptıkça onun titreşmesine neden olurlar. Titreşimler, orta kulaktaki küçük kemik zinciri boyunca üçüncü kemiğe, kokleaya bağlanan üzengiye ulaşana kadar iletilir.
MRI ve PET taramalarını kullanan çalışmalar, beynin farklı bölümlerindeki sinir ağlarının, müziğin çeşitli özelliklerini kodlamak ve yorumlamak için birincil sorumluluğu taşıdığını göstermektedir. Örneğin, sağ temporal lobdaki küçük bir alan; melodinin, akorların ve armoninin yorumlanmasında görevlidir. Yakınındaki başka bir merkez, beynin aynı notayı çalan farklı enstrümanları ayırt etmesine olanak tanıyan tını kodunu çözmekten sorumludur. Beynin farklı bir bölümü olan beyincik ise ritmi işler ve ön loblar müziğin duygusal içeriğini yorumlar. Ve yoğun hisler yaratacak düzeyde güçlü etkisi olan bir müzik; alkolden çikolataya kadar çeşitlenen zevk odaklı uyaranların yarattığı hislerdekine benzer tarzda, beynin "ödül merkezini" tetikleyebilir.
Her sağlıklı insan beyni; müziği algılamak için gereken tüm karmaşık görevleri yerine getirebilse de, müzisyenlerin beyinleri tabiri caizse bu görevlere daha hassas bir şekilde uyum sağlamıştır. Yelpazenin diğer ucunda, beyin hasarı olan hastaların beyin yapıları incelendiğinde, müzik temelli algılarında dikkat çekici kusurlar sergileyebildikleri ortaya çıkmıştır.
Müziğin nörobiyolojisi oldukça fazla çalışma yapılan bir alandır çünkü onun hafıza ve ruh halinden kardiyovasküler fonksiyonlara ve atletik performansa kadar sağlığımız üzerinde büyük etkileri vardır. Bu etkilere göz atacak olursak;
.jpeg)
1- Kalp sağlığına etkisi vardır.
Araştırmalar, müzik çalındığında kanın daha kolay aktığını göstermiştir. Ayrıca müzik; kalp atış hızını, kan basıncını ve kortizol (stres hormonu) seviyelerini düşürebilir ve kandaki serotonin ve endorfin seviyelerini artırabilir.
2- Ruh halini yükseltir.
Müzik, beynin dopamin hormonu üretimini artırabilir. Bu artan dopamin üretimi, anksiyete ve depresyon duygularını hafifletmeye yardımcı olur. Müzik, doğrudan beynin ruh hali ve duygularla ilgili bölgesi olan amigdala tarafından işlenir.
3-Stresi azaltır.
Araştırmalar, müzik dinlemenin biyokimyasal stres azaltıcıları tetikleyebileceğini bulmuştur.
4-Anıları canlandırır.
Alzheimer hastalığı veya bunamanın tedavisi henüz yok, ancak müzik terapisinin, bu tür hastalıkların bazı semptomlarını hafiflettiği gözlenmiştir. Müzik terapisi telaşlı bir hastayı rahatlatabilir, ruh halini iyileştirebilir ve hastaları iletişime açabilir.
5-Ağrıyı yönetir.
Müzik terapisi, stres seviyelerini düşürerek ve beyne giren ağrı sinyallerine güçlü bir rekabet uyarısı sağlayarak ağrı yönetimine yardımcı olabilir. Müzik, özellikle geriatrik* bakım, yoğun bakım veya palyatif* tıpta; algılanan ağrının yoğunluğunu anlamlı bir şekilde azaltabilir.
6-İnsanların daha az yemesine yardımcı olur.
Yemek sırasında arka planda yumuşak müzik çalmak (ve ışıkları kısmak), insanların yemek yerken yavaşlamalarına ve sonuçta tek oturuşta daha az yemek tüketmelerine yardımcı olabilir.
7-Egzersiz dayanıklılığını artırır.
Egzersizin türüne en uygun parçaları dinlemek, zorlu bir egzersiz seansı sırasında fiziksel performansı ve dayanıklılığı artırabilir.
Tolstoy; "Müzik, duygunun kısaltmasıdır" der. Bu alıntıdan ve yukarıda vurgulananlardan yola çıkarak hangi müziğe kulak verdiğimize, hangi notaları işitmek istediğimize daha farkındalıkla yaklaşmak belki de yaşamımızın içeriklerini daha ahenkli hale getirebilecektir. İçinizde ihtiyaç duyduğunuz notalara ters olanları seçmemek,kendinize bugün vereceğiniz hediyeniz olsun. Her daim keyifli notalarla yaşamanız dileğiyle...
Notlar:
*Geriatrik bakım, genellikle yaşça büyük hastalarda fizyolojik kaybın veya hastalığa bağlı gelişen fonksiyonel kötüleşmenin önlenmesi, geciktirilmesi, en aza indirilmesi veya tersine çevrilmesi amacı ile verilen hizmetlerin tamamıdır.
* Palyatif tıpta, tedavinin ilk amacı hastanın yaşadıklarını, diğer fiziksel ve psikososyal belirtileri en aza indirmek veya mümkünse ortadan kaldırmak; ikinci olarak da hasta ve ailelerine moral desteği sağlamaktır.
Kaynakça:
Anadolu Sağlık- Palyatif Tıp Bölümü
Türk Geriatri Derneği- Geriatrik Rehabilitasyon
Harvard Health Publishing- Music and health
Şükrü Torun- Müziğin Beynimizdeki Yolculuğu