YAŞAM
Yaşama dair içindeki son ışık da sönmüştü, elindeki son fişleri de rulet masasındaki 5 numaraya yatırdı. Kurupiyenin ellerini takip etmekten nefes alamaz hale geldi ve oyun sıfırda kaldı,olduğu yere yığıldı, gözleri karardı, intihardan başka bir şey gelmiyordu aklına, Kumarhaneden yavaş adımlarla sürünür gibi dışarı çıktı sonbahar akşamıydı ve yağmur çiseliyordu. Hafif ıslanmış banka yığılır halde oturdu, ne yapacağını biliyordu, kendi yaşamak istese de tefeciler zaten işini bitirecekti.Yağmur arttıkça artıyordu, şu an burada o çok sevdiği kadınla olmayı çok istedi, kumar yüzünden onu terk eden büyük aşkıyla, son aramaları sonuçsuz kalmıştı, görmek istemiyordu, haksız da değildi. Bir sinir krizi geçiriyordu, silahını belinden çıkardı ortam öyle müsaitti ki ölmek için, tam da bugün ölmeliyim, şakağına dayadı namluyu ilk önce, kıyamadı o kız güzeli yüzünü bozmaya, kalbine indirdi namluyu,tetiği çekti.
Sokaktan geçenler sese doğru baktı. Sokak köpekleri önce kaçıştılar sonra merakla sese doğru yürüdüler, arabalar kırmızı ışıkta durdu, yeşil yandı herkese hayat devam etti....
YAĞMUR
Yağmuru bu kadar çok sevmemin de bir sebebi olmalı elbette .
Edirnekapıda dolmuştan indim yağmur öyle çok yağıyordu ki hiçbir tasfire sığmaz, anlatılmaz, saatlerdir tuttuğum gözyaşı sel oldu saldım. Yağmura karıştı, birlikte yağdık. Kıştı, akşamdı, yaraydı işte kandı kanadım...
Ara sokaklarda yürümeyi seviyorum, geniş caddelerde tanıdıklara rastlama korkusu yoruyor beni. Seni soruyorlar bana, bilmiyorum diyorum, bu şehri ve beni terk ettiğini kimseye demiyorum, o an gözyaşlarım içime akıyor, boş boş bakıyorum. Dudaklarım titriyor ama ağlamıyorum. Onlardan ayrıldıktan sonra dışıma ağlıyorum ama yağmur yağıyor, kimse senin için ağladığımı bilmiyor. Sonra koşuyorum. Koşuyoruz ulan! Ben duruyorum, sen koşuyorsun kayboluyorsun tıpkı rüyalarımdaki gibi. Elimi uzatıyorum uzuyorum, karanlık yağmurlu bir akşam vakti.

İSİMSİZ
Sonralardan sonra gelen her söz biraz daha acıtır insanın canını. Anlayamadığın anlamsız bakışlar arkanda kalır, uçarsın bazen toz zerresi olur havaya karışır, göklerde salınır yeni dünyaları keşfedersin....
Dalmakla uçmak arasında ince bir çizgide kaldım. Bazen bazı gecelerde kimseler görmeden uçtum uçtum uçsuz bucaksız göklerde nasıl tasvirsiz ulaşılmaz anlaşılmaz, kuşlar idolüm.
Bazı sabahlarda daldım denizin dibi nasıl muhteşem balıklara dokunmak, balıkları yakalamak istedim, insanım ya illa ki dokunacağım, oysa onlar ne güzel çizmişler sınırlarını.
Sonra ben güldüm, dikenli gül dalında...
Güz geldi öldüm...
SERSERİ
Serseri bir maganda kurşunuyla kaybettik onu oysa ne güzel hayalleri vardı. Daha bir kızın elini tutmamış, gül yanağından öpmemişti bile, uzaktan sevmişti. Ölümüne kimse inanamadı. Toprağa verdiğimiz gün tıpkı bugün gibi gök yarıldı gök öylesine karardı öylesine bas bas bağırdı ki tarifsizdi, sonra geceydi, gece çok ağladı, gece hiç gitmedi o günden sonra, hep annesinin yüreğinde barındı. Annesi hep ağladı gece de hep ağladı ta ki gökyüzündeki o çizgiye kadar, birlikte ağlaştılar ve birlikte uyudular yeniden el ele akşamı bekleyerek.